Tur Fiyat Hesaplama
Gezi Bilgileri
-
2 Gece 5 Yıldızlı Otel Konaklaması
-
Otobüs
-
İSTANBUL – EYÜP SULTAN CAMİ – PİERRE LOTİ TEPESİ – DOLMABAHÇE SARAYI – ORTAKÖY CAMİ – TAKSİM – İSTİKLAL CADDESİ – GALATA KULESİ-EDİRNE – 3 ŞEREFELİ CAMİİ – MAKEDONYA KULESİ – SELİMİYE CAMİİ – RÜSTEMPAŞA KERVANSARAYI – ARASTA ÇARŞISI – ll.BEYAZIT KÜLLİYESİ VE SAĞLIK MÜZESİ – FIRAT KÖPRÜSÜ –KARAAĞAÇ İSTASYONU-LOZAN ANITI-– PANORAMA 1453 MÜZESİ – AYASOFYA CAMİİ – YEREBATAN SARNICI – SULTAN AHMET CAMİİ– EMİNÖNÜ-BÜYÜK ADA
-
ANTALYA - SERİK - MANAVGAT - ALANYA
Genel Bilgiler
Edirne Kakava Şenlikleri ve İstanbul Turu
Kültür – Tarih – Lezzet – Festival
2 Gece
2 Gece İstanbul Konaklama
Otobüs-Minibüs
İSTANBUL – EDİRNE
ANTALYA – SERİK – MANAVGAT – ALANYA ÇIKIŞLI
EDİRNE KAKAVA ŞENLİKLERİ !
Tarih ve Kültür Turları Juliet Tur ile Bir bAŞKa !
Şehr- i İstanbul’a ve Kakava Şenliklerine Yolculuk
İSTANBUL VE EDİRNE
KÜLTÜR-TARİH-LEZZET TURU
Tur Hareket Tarihi:
2-5 MAYIS ( FESTİVAL ÖZEL )
♥️PIERRE LOTİ TEPESİ ♥️TARİHİ YAPILAR ♥️YÖRESEL LEZZETLER ♥️ KIZ KULESİ
♥️AYASOFYA ♥️SULTANAHMET CAMİİ ♥️Yerebatan Sarnıcı ♥️Adalar ♥️Edirne ♥️Kakava Şenlikleri
♥️ VE DAHA FAZLASI !!!
NOT: KOLTUKLANDIRMA REZERVASYON SIRASINA GÖRE YAPILIR.!!!
Tur Programı
Siz değerli Misafirlerimizi belirtilen duraklarımızdan aldıktan sonra, gerekli molalarla Afyon Yolu Üzerinden İstanbul’a doğru yolculuğumuza başlıyoruz.
Sabahın ilk ışıkları ile İstanbul’a varmaktayız.
İlk noktamız olacak olan Eyüpsultan da ekstra olarak alacağımız kahvaltı ve serbest zamanımızın ardından EYÜP SULTAN CAMİ’ ye geçiş yapıyoruz.
Rehberimizin detaylı anlatımlarının ardından verilen zamanda fotoğraf çekimlerimizle anılarımızı ölümsüzleştiriyoruz.
Sonra ki durağımız olan PİERRE LOTİ TEPESİ’ ne ulaşarak Haliç ve Sultan Ahmet’in eşsiz manzarasına karşı sıcak bir kahve ile günümüzü güzelleştiriyoruz.
Kahvelerimizi içtikten sonra DOLMABAHÇE SARAYI’NA geçiş sağlıyoruz.Bu nokta da Tarihin kokusunu ve Boğazın havasını ile rehberimizin anlatımlarıyla İstanbul’u yaşayacağız.
Öğle Yemeği İçin tercih ettiğimiz ORTAKÖY de Sizleri Ünlü Kumpirciler beklemekte olacaktır.
Arzu ettiğiniz herhangi bir lezzeti rehberimizin yardımlarıyla bulabileceksiniz.
Verilen bu geniş süre de ORTAKÖY CAMİİ MANZARASINDA eşsiz fotoğraflar çekinebilir,öğle yemeğinizi yiyebilir, bölgeyi keşfederek gezebilirsiniz.Ardından bizi beklemekte olan TAKSİM sokakları, birçok filmin konu olduğu İstanbul’un kalbi olarak adlandırılan İSTİKLAL CADDESİ’ne ve devamında İstanbulumuzun en önemli simgelerinden biri olan GALATA KULESİ’ ne Yürüyerek ulaşıyoruz.
Bu tarihi lokasyonda akşam yemeğimizi yiyerek dinlenmek için otelimize varıyoruz.
Otelden alacağımız sabah kahvaltısının ardından Edirne Kakava Şenlikleri İçin Edirne’ye doğru yola çıkıyoruz.
Edirne’de İlk durağımız olacak olan tarihinin en yoğun bir şekilde hissedildiği kültürel mirasın bol olduğu 3 ŞEREFELİ CAMİİ, MAKEDONYA KULESİ olarakta geçen SAAT KULESİ’ne gidilecektir.
Rehberimizin detaylı ve eşsiz anlatımlarıyla bu bölgelerde yaşananları hissetme fırsatını yaşayacağız.
Ardından Mimar Sinan’ın Başyapıtı olarak adlandırdığı ve ‘’ustalık eserim’’ dediği SELİMİYE CAMİİ’yi göreceğiz.
Diğer bir yapıtaşlarından biri olan RÜSTEMPAŞA KERVANSARAYI’nı fotoğraf çekimlerimizle ölümsüzleştireceğiz.Daha sonrasında sizlere Edirne’nin ARASTA ÇARŞISI olarak bilinen ünlü çarşısında serbest zaman verilecektir.
Bu çarşı da yöresel sabunları,misk tatlısı, badem ezmesi, edirne peyniri alma fırsatınız olacaktır.
Öğle Yemeği için Edirne’nin yöresel yemeklerinden olan ciğerini veya köftesini tatma şansına sahip olacaksınız.
Öğle Yemeğimizin ardından ll.BEYAZIT KÜLLİYESİ ve SAĞLIK MÜZESİ’ne gidilecektir.
Burada ki gezimizin ardından KAKAVA ŞENLİKLERİNİN olacağı bölge olan SARAYİÇİ’ne geçiş yapıyoruz.
Bu bölgeye yakın olan Tunca Nehri üzerinde bulunan FIRAT KÖPRÜSÜ’nde fotoğraf çekilerek değerlendirebilmekteyiz.
Ardından baharın gelişinin müjdecisi KAKAVA ATEŞİ’nin yakılması ile başlayan Edirne KAKAVA ŞENLİKLERİ’ne zamanımızı ayırıyoruz.
Müzikler eşliğinde ve romanların dans gösterileriyle eğlenceli ve keyifli vakit geçiriyoruz. Verilen serbest zamanda fotoğraflarımız ile anılarımıza yenilerini eklemekteyiz.
Eğlencenin bitimiyle beraber İstanbulda bulunan otelimize geçiş sağlıyoruz.
Sabah otelimizden alacağımız kahvaltının ardından ilk durağımız olacak olan PANORAMA 1453 MÜZESİ’ne gidilecektir.
Verilen serbest zamanda müzeyi gezdikten sonra aracımızda ki yerlerimize geçiş sağlıyoruz.
Ardından İstanbul en güzide yerlerinden olan AYASOFYA CAMİSİ’ne yolculuğumuz başlayacaktır.
Rehberimizin tarihi anlatımlarının ardından bu bölge de verilen serbest zamanda YEREBATAN SARNICI’nı değerlendirebilirsiniz.
Serbest zamanın bitimiyle beraber tramvay veya yürüyerek EMİNÖNÜ’ne gidilecektir.
Öğle yemeğimiz için burada geniş bir serbest zaman sizlere verilecektir.
Bu verilen zamanda Eminönünde balık ekmek ve turşu suyu ile öğle yemeğinizi alabilir veya dileyen misafirlerimiz MISIR ÇARŞISI’nı gezebilecektir.
Ardından feribotla Büyük Ada'ya geçiş sağlayıp , yürüyüş ile adayı geziyoruz ve adaların bitimiyle Antalya’ya dönüş yolcuğumuz için aracımıza geçiş sağlayıp AFYON yolu üzerinde gerekli molalar ile Antalya’ya dönülmektedir.
Bir sonraki turlarımızda görüşünceye dek sizlerle vedalaşıyoruz.
Urla Enginar Festivali & Efes – Şirince Turumuzuda İnceleyebilirsiniz.
DAHİLLER
Fiyata Dahil Olan Hizmetler
- GİDİŞ DÖNÜŞ ULAŞIM
- KAKAVA ŞENLİKLERİNE GİRİŞ
- TURİZM BAKANLIĞINDAN KOKARTLI PROFESYONEL REHBERLİK HİZMETİ
- SEYAHAT VE KOLTUK SİGORTASI
- KONFORLU ARAÇLARLA ULAŞIM
- İSTANBULDA 2 GECE OTEL KONAKLAMASI,
- OTELDE ALINACAK SABAH KAHVALTISI
Fiyata Dahil Olmayan Hizmetler
- TUR SÜRESİNCE OTEL KAHVALTISI DIŞINDA ALINACAK OLAN YEMEKLER VE KİŞİSEL HARCAMALAR
- ÖĞLE VE AKŞAM YEMEKLERİ
- MÜZE VE ÖRENYERİ GİRİŞ ÜCRETLERİ
- BÜYÜK ADA FERİBOT ÜCRETİ
- EDİRNE DÖNÜŞÜ TEKİRDAĞ ÜZERİNDE ALINACAK OLAN AKŞAM YEMEĞİ
Hakkında
Kakava Festivali Nedir?
Kakava Festivali, özellikle Türkiye’nin Edirne şehrinde kutlanan, Roman kültürüne ait köklü bir bahar bayramıdır. Bu festival, Romanların Hıdırellez’le bağlantılı olarak kutladıkları önemli bir şenlik olup, bolluk, bereket, neşe ve yeniden doğuşu simgeler. Her yıl 5-6 Mayıs tarihlerinde düzenlenen bu etkinlik, müzik, dans ve renkli ritüellerle doludur.
Kakava’nın Kökeni
Kakava Festivali’nin kökeni, Roma (Çingene) mitolojisine ve halk inanışlarına dayanır. Rivayete göre, Mısır’da Firavun’un zulmünden kaçan Roman halkı, Nil Nehri’nin sularının çekilmesiyle kurtulmuştur. Bu olayın anısına, her yıl su kenarlarında büyük şenlikler düzenlenir. Aynı zamanda Kakava, Türk kültüründeki Hıdırellez geleneğiyle de iç içe geçmiş bir kutlamadır. Hıdırellez, baharın gelişini ve doğanın canlanmasını simgeler.
Kakava Festivali Nasıl Kutlanır?
Edirne’de düzenlenen Kakava Festivali, genellikle iki gün sürer ve büyük bir coşkuyla kutlanır. Festivalin en önemli etkinlikleri Sarayiçi bölgesinde gerçekleşir.
Kakava Ateşi Yakılır
Festivalin ilk gününde, akşam saatlerinde büyük bir Kakava ateşi yakılır. Bu ateş, kötülükleri ve olumsuz enerjiyi uzaklaştırırken, insanlara şans ve mutluluk getirdiğine inanılır.
Ateşin etrafında Roman müzikleri eşliğinde danslar edilir, davul ve zurna sesleri eşliğinde halaylar çekilir. Festivalin en eğlenceli bölümlerinden biri de Romanların gösterdiği muhteşem dans performanslarıdır.
Bazı insanlar dileklerinin kabul olması için ateşin üzerinden atlar. Bu ritüelin, insanları nazardan ve kötü enerjiden koruduğuna inanılır.
Tunca Nehri’nde Dilek Tutma
Festivalin ikinci günü, sabahın erken saatlerinde Tunca Nehri kıyısında toplanılır. Burada, suya dilekler bırakılır ve bereket ritüelleri gerçekleştirilir.
Dilek Ritüeli: İnsanlar, küçük kâğıtlara ya da yapraklara dileklerini yazarak Tunca Nehri’ne bırakır. Bunun, dileklerinin gerçekleşmesini sağlayacağına inanılır.
Baharın Bereketini Karşılama: Nehir kıyısında çiçekler toplanır, insanlar suyla yüzlerini yıkayarak bolluk ve bereket diler.
Kakava’nın Kültürel ve Turistik Önemi
Günümüzde Kakava Festivali, sadece Roman topluluğunun değil, Türkiye’nin dört bir yanından ve hatta yurt dışından gelen turistlerin de büyük ilgi gösterdiği bir etkinlik haline gelmiştir. Özellikle Edirne Belediyesi’nin destekleriyle festival her yıl daha büyük bir organizasyonla gerçekleşmektedir.
Festival sırasında Edirne’de konaklama yerleri tamamen dolar, şehir renkli sokak eğlenceleriyle canlanır. Ayrıca, Edirne’nin meşhur tava ciğeri gibi lezzetlerini denemek isteyen ziyaretçiler için bu dönem tam bir gastronomi şölenine dönüşür.
Ayasofya Camii: Tarihin ve Mimarlığın Muhteşem Buluşması
Ayasofya Camii, İstanbul’un en önemli tarihi yapılarından biri olup, geçmişi 6. yüzyıla kadar uzanan görkemli bir yapıdır. Dünyanın en etkileyici mimari eserlerinden biri olarak kabul edilen Ayasofya, Bizans, Osmanlı ve modern Türkiye tarihine tanıklık eden bir yapı olmuştur. 1500 yılı aşkın bir geçmişe sahip olan bu anıt eser, bazilika, katedral, cami ve müze olarak farklı dönemlerde çeşitli amaçlarla kullanılmıştır. Günümüzde ise ibadete açık bir cami olarak hizmet vermektedir.
Ayasofya’nın Tarihi
Bizans Dönemi (537-1453)
Ayasofya, Bizans İmparatoru I. Justinianus tarafından 532-537 yılları arasında inşa ettirilmiştir. O dönemde “Kutsal Bilgelik” anlamına gelen “Hagia Sophia” adıyla anılıyordu. Mimarı Anthemius ve Isidoros olan bu devasa yapı, erken dönem Bizans mimarisinin en büyük başarılarından biri olarak kabul edilir.
İmparator Justinianus, daha önce aynı yerde inşa edilen iki kilisenin (ilk yapımı 360, ikincisi 415 yılında tamamlanmıştır) yıkılmasının ardından, daha sağlam ve görkemli bir yapı inşa ettirmek istemiştir. Açılış töreninde Ayasofya’nın ihtişamından etkilenen Justinianus, “Süleyman’ı (Hz. Süleyman) geçtim!” diyerek yapının büyüklüğünü vurgulamıştır.
Ayasofya, yaklaşık 900 yıl boyunca Bizans İmparatorluğu’nun en büyük kilisesi olarak hizmet vermiştir. Burada Bizans imparatorlarının taç giyme törenleri gerçekleştirilmiş ve Ortodoks Hristiyanlığı için büyük bir merkez olmuştur.
Osmanlı Dönemi (1453-1935)
29 Mayıs 1453’te Fatih Sultan Mehmet İstanbul’u fethettiğinde, Ayasofya’yı Osmanlı Devleti’nin en önemli camilerinden biri haline getirmiştir. Fetih sonrası Ayasofya, kılıç hakkı olarak camiye çevrilmiş ve burada ilk Cuma namazı kılınmıştır.
Osmanlı döneminde Ayasofya’nın mimari yapısı güçlendirilmiş, iç ve dış dekorasyonları eklemelerle zenginleştirilmiştir. Mimar Sinan, yapının statik sorunlarını çözmek için 16. yüzyılda ek dayanak duvarları (payandalar) inşa etmiştir.
Osmanlı döneminde eklenen unsurlar şunlardır:
Mihrab ve minber: Müslüman ibadeti için gerekli olan unsurlar eklendi.
Minareler: Fatih Sultan Mehmet ve sonraki padişahlar tarafından eklenmiştir. Bugün 4 minaresi bulunmaktadır.
Mihrap önündeki büyük kandiller: Kanuni Sultan Süleyman döneminde Macaristan’dan getirilmiştir.
Sultan Mahfili ve Hünkâr Kasrı: Padişahların ibadet etmeleri için özel bölümler yapılmıştır.
Hat levhaları: 19. yüzyılda Sultan Abdülmecid tarafından hattat Kazasker Mustafa İzzet Efendi’ye yaptırılan devasa hat levhaları camiye asılmıştır.
Ayasofya, Osmanlı döneminde baş camii olarak kullanılmış, ayrıca eğitim merkezi olarak da hizmet vermiştir. Ayasofya Külliyesi içinde bir medrese, şadırvan ve çeşitli vakıf yapıları inşa edilmiştir.
Cumhuriyet Dönemi (1935-2020)
Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasından sonra, 1935 yılında Mustafa Kemal Atatürk’ün emriyle Ayasofya müzeye dönüştürülmüştür. Bu süreçte Bizans dönemine ait mozaiklerin korunması amacıyla titiz bir restorasyon çalışması yürütülmüştür.
Müze olarak hizmet verdiği yıllarda, yerli ve yabancı milyonlarca turist Ayasofya’yı ziyaret etmiştir. 1985 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne dahil edilerek dünya çapında korunması gereken eserlerden biri olarak ilan edilmiştir.
Günümüzde Ayasofya (2020 – Günümüz)
10 Temmuz 2020’de alınan kararla, Ayasofya yeniden cami olarak ibadete açılmıştır. Ancak aynı zamanda turistik ziyaretlere de açık kalmaya devam etmektedir. Müze statüsündeyken giriş ücreti alınan Ayasofya, cami statüsüne geçtikten sonra ücretsiz olarak ziyaret edilebilmektedir.
Günümüzde Ayasofya, hem İslam hem de Hristiyanlık dünyası için önemli bir tarihi miras olarak kabul edilmektedir. İçerisinde hem İslami unsurlar hem de Bizans dönemine ait mozaikler bir arada bulunur.
Ayasofya’nın Mimari Özellikleri
Ayasofya, mimari açıdan dünya çapında bir başyapıt olarak kabul edilir. Devasa kubbesi, geniş iç mekanı ve ihtişamlı süslemeleriyle ziyaretçilerini büyüleyen bir yapıdır.
Ana Kubbe: 55.6 metre yüksekliğinde, 31.8 metre çapındadır. İnşa edildiği dönemde dünyanın en büyük kubbesi olmuştur.
Payandalar: Osmanlı döneminde Mimar Sinan tarafından eklenen destek duvarları, yapının depremlere dayanıklı olmasını sağlamıştır.
Mozaikler: Bizans dönemine ait Hz. Meryem, Hz. İsa, Cebrail, Mikail ve çeşitli imparator figürlerini tasvir eden altın mozaikler bulunmaktadır.
Hat Levhaları: 7 metre çapında olan ve üzerinde “Allah”, “Muhammed”, “Ebubekir”, “Ömer”, “Osman”, “Ali”, “Hasan”, “Hüseyin” isimlerinin yazılı olduğu dev hat levhaları dikkat çeker.
Ayasofya’nın Kültürel ve Turistik Önemi
Ayasofya, İstanbul’un en çok ziyaret edilen yapılarından biridir. Hem cami hem de müze niteliği taşıması, ziyaretçilerine iki farklı kültürü bir arada deneyimleme fırsatı sunmaktadır.
Bugün hem Müslümanlar hem de Hristiyanlar için manevi bir anlam taşır. Hristiyanlar, Bizans mozaiklerini görmek için buraya gelirken, Müslümanlar ise tarihi bir camide namaz kılma fırsatını bulmaktadır.
Ayasofya, tarih boyunca pek çok sanatçıya, mimara ve tarihçiye ilham kaynağı olmuştur. Dünyadaki birçok büyük kilise ve cami, Ayasofya’nın mimari yapısından esinlenerek inşa edilmiştir.
Selimiye Camii: Osmanlı Mimarisi’nin Zirvesi
Selimiye Camii, Osmanlı Padişahı II. Selim’in emriyle Mimar Sinan tarafından 1575 yılında Edirne’de inşa edilen ve Osmanlı mimarisinin en görkemli eserlerinden biri olarak kabul edilen bir camidir. Mimar Sinan’ın “ustalık eserim” dediği bu yapı, sadece Osmanlı mimarisi açısından değil, dünya mimarlık tarihi açısından da bir başyapıttır. 2011 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne alınarak evrensel bir kültürel miras olarak tescillenmiştir.
Selimiye Camii’nin Yapım Süreci ve Tarihi
Selimiye Camii, Osmanlı İmparatorluğu’nun en güçlü dönemlerinden birinde, Sultan II. Selim’in emriyle Edirne’de inşa edilmiştir. Sultan II. Selim, İstanbul yerine Edirne’yi tercih etmiştir çünkü Edirne, Osmanlı’nın Batı’ya açılan kapısı ve Balkanlar’daki hakimiyetin merkezi konumundaydı.
Caminin inşası 1568 yılında başlamış ve 1575 yılında tamamlanmıştır. Ancak caminin açılışını Sultan II. Selim görememiş, vefatından sonra açılış gerçekleşmiştir.
Mimar Sinan, bu eserinde geometrik mükemmeliyet, estetik denge ve teknik ustalığı bir araya getirmiştir. Bu nedenle Selimiye Camii, Osmanlı cami mimarisinin en başarılı örneği olarak kabul edilmektedir.
Selimiye Camii’nin Mimari Özellikleri
Selimiye Camii, klasik Osmanlı mimarisinin zirve noktası olarak kabul edilir. Yapının en dikkat çekici özellikleri şunlardır:
Muhteşem Ana Kubbe
Selimiye Camii’nin en çarpıcı özelliği, devasa ana kubbesidir.
Kubbenin çapı 31.28 metredir ve bu ölçü, Ayasofya’nın kubbesiyle neredeyse aynıdır.
Ancak Mimar Sinan, kubbeyi dört fil ayağına oturtarak çok daha sağlam bir yapı oluşturmuştur.
Kubbenin yüksekliği ise 43.28 metredir, bu da ona ihtişamlı bir görünüm kazandırır.
Sinan, bu kubbeyi tasarlarken Ayasofya’yı geride bırakmayı hedeflemiş ve mimarlık açısından daha sağlam ve dengeli bir yapı ortaya koymuştur.
Dört İnce ve Yüksek Minare
Selimiye Camii’nin dört minaresi, Osmanlı camilerindeki en zarif ve dengeli minarelerden biridir.
Her biri 85 metre yüksekliğindedir ve bu yükseklik Selimiye’yi, dönemin en heybetli camilerinden biri yapmıştır.
Üç şerefeli olan iki minarede, üç ayrı merdiven bulunur. İnsanlar bu merdivenleri kullanarak farklı şerefelere çıkabilir, ancak birbirleriyle karşılaşmazlar.
Bu, Osmanlı mimarisinde nadir görülen bir mühendislik harikasıdır.
İç Mekanın Estetiği ve Mozaikler
Selimiye Camii’nin içi müthiş bir süsleme sanatına sahiptir.
Kubbenin iç yüzeyi hat sanatıyla bezenmiştir. Buradaki Ayet-el Kürsi ve diğer hat yazıları büyük ustalıkla işlenmiştir.
İznik çinileri, caminin iç duvarlarını süsler ve Osmanlı sanatının en değerli örneklerindendir.
Mihrap ve minberde mermer işçiliği ustalıkla yapılmıştır.
Pencere vitrayları, içeri giren ışığın büyüleyici bir atmosfer yaratmasını sağlar.
Avlu ve Külliye
Selimiye Camii, yalnızca bir ibadethane değil, aynı zamanda bir külliye olarak da inşa edilmiştir.
Avlusu geniş ve revaklı bir yapıya sahiptir.
Caminin yanında medrese (eğitim kurumu), darülhadis (hadis okulu), kütüphane, hamam ve arasta çarşısı gibi yapılar bulunur.
Bu kompleks, Osmanlı’nın şehircilik anlayışını ve sosyal yaşam düzenini yansıtan önemli bir yapıdır.
Selimiye Camii’nin Sanatsal ve Kültürel Önemi
Mimar Sinan’ın Ustalık Eseri
Mimar Sinan, hayatı boyunca pek çok eser inşa etmiş olsa da, Selimiye Camii’ni “ustalık eserim” olarak tanımlamıştır.
Bu camide, Osmanlı mimarisinin bütün teknik ve sanatsal öğelerini mükemmel bir şekilde birleştirmiştir.
Yapının simetrisi, sağlamlığı ve estetik güzelliği dünya mimarlık tarihine örnek olmuştur.
Osmanlı Mimarisinin Zirvesi
Selimiye Camii, Osmanlı klasik dönem mimarisinin en gelişmiş halini temsil eder.
Daha sonraki dönemlerde inşa edilen camiler, Selimiye’nin mimari sistemine dayandırılmıştır.
UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde
2011 yılında UNESCO tarafından Dünya Kültürel Mirası olarak tescillenmiştir.
Bu, Selimiye’nin yalnızca Türkiye için değil, tüm dünya için önemli bir mimari şaheser olduğunu göstermektedir.
Selimiye Camii’nin Turistik ve Dini Önemi
Selimiye Camii, günümüzde hem ibadethane hem de turistik bir cazibe merkezi olarak önemini korumaktadır.
Her yıl binlerce turist ve ibadet eden kişi camiyi ziyaret etmektedir.
Ramazan aylarında ve dini bayramlarda büyük kalabalıklar camiyi doldurur.
Edirne’ye gelen turistler için ilk durak noktalarından biridir.
Ayrıca, caminin hemen yanındaki Selimiye Arastası, Edirne’nin ünlü hediyelik eşyalarını ve geleneksel tatlarını (Edirne ciğeri, badem ezmesi vb.) deneyimlemek isteyenler için önemli bir duraktır.
Üç Şerefeli Camii Hakkında Bilgilendirme
Üç Şerefeli Camii, Edirne’de Osmanlı erken klasik döneminin önemli yapılarından biridir. Osmanlı padişahı II. Murad tarafından 1438-1447 yılları arasında yaptırılmıştır. Bu cami, Osmanlı mimarisinde ilk kez büyük bir merkezi kubbenin kullanıldığı ve asimetrik minare anlayışının uygulandığı yapı olarak dikkat çeker.
Mimari Özellikleri
Cami, adını üç şerefeli minaresinden alır. Bu minarenin en dikkat çekici özelliği, her şerefeye çıkan merdivenlerin ayrı olmasıdır. Minarenin farklı yollarla çıkılan üç şerefesi, Osmanlı mimarisinde bir ilk olmuştur. 67 metre yüksekliğindeki bu minare, o dönemin en yüksek minaresidir.
Üç Şerefeli Camii’nin büyük merkezi kubbesi, Osmanlı mimarisinin gelişiminde bir dönüm noktasıdır. 24 metre çapındaki kubbe, yanlardaki küçük kubbelerle desteklenmiştir. Bu düzen, daha sonra Mimar Sinan’ın Süleymaniye ve Selimiye camilerinde mükemmelleştirdiği mimari anlayışın temelini oluşturmuştur.
Caminin avlusu oldukça geniştir ve İslam mimarisindeki ilk revaklı avlu örneklerinden biridir. Süslemeleri ve taş işçiliği Osmanlı sanatının erken dönem özelliklerini yansıtır.
Tarihi Önemi
Üç Şerefeli Camii, Fatih Sultan Mehmet ve II. Bayezid dönemlerinde önemli bir ibadet yeri olmuştur. Edirne’nin Osmanlı başkenti olduğu dönemde şehrin en büyük camisi olarak hizmet vermiştir.
Bugün hala ibadete açık olan cami, hem mimari yapısıyla hem de tarihi önemiyle Osmanlı mimarisinin gelişimini görmek isteyenler için mutlaka ziyaret edilmesi gereken eserlerden biridir.